Serbest Çalışan Diş Hekimleri ve Diş Hekimliğinin Birtakım Sorunları ve Çözüm Önerileri

Bu yazıda serbest çalışan diş hekimlerinin yaşadığı bazı sorunlara dair birtakım tespitler ve bu sorunların çözümüne dair birtakım öneriler sunmaya gayret edeceğim.

Sorunların bir kısmını geçtiğimiz haftalarda “Dünya’nın Bütün Dişçileri, Birleşin![1] başlıklı yazıda ele almış ve kendimce çözümler sunmuştum. Buradaysa geçmişteki yazıyı basamak yapıp, o yazının ötesine geçmeye çalışacağız.

Serbest çalışan diş hekimleri özelinde serbest diş hekimliğinin, benim gördüğüm, temel sorunları kısaca; çalışma şartları, mesai saatleri ve hak edişlerin problemli olması, hekimler arasında irtibat ve geribildirim mekanizmalarının yeterli seviyede ve temelde olamaması, meslektaş zorbalığı, finans ve işletme yönetimi gibi alanlarda formel bilgilerin eksik kalması şeklinde sıralanabilir. Elbette bu maddeleri artırmak mümkün olmakla beraber şimdilik öncelikli gördüğüm maddelerden konuşmak istiyorum.

Yazının akışı yukarıda sıralanan maddelerin teker teker işlenmesi ve hemen akabinde çözüm teklifimin sunulması şeklinde olacak. En sondaysa genel bir özet verip kapanış yapacağız.

Serbest Çalışan Diş Hekimleri ve Diş Hekimliğinin Sorunları

  1. Hemen her torba yasada kamu hekimlerini de ilgilendiren bir şeyler olduğu için olsa gerek odaların ya da yetkililerin -her kimse artık- aksiyonları gördüğüm kadarıyla kamuda çalışan hekimlerle sınırlı kalıyor. Elbette özel sektör görmezden geliniyor şeklinde bir iddiam yok, ama şunu ifade etmek isterim ki kamu hekimleri kadar serbest çalışan diş hekimlerinin de sorunları var ve bu sorunlar ancak yasal düzenlemeler ve denetimle çözülebilir.
  1. Hekimler arasında iletişim ağları pek iyi değil gibi geliyor bana. İletişim, Instagram postları ve karmaşık tweetler arasında sıkışmış gibi. Dentalilan bile daha fazla potansiyele sahip gibi geliyor bana.

    1. Geçenlerde bir gruba internet sitelerindeki yazılara yorum yapılamadığı ve yeni yazılardan haberdar olmak için abonelik sisteminin bulunmadığını belirten bir e-mail gönderdim. Maile dönüş olmadı. Instagram’dan yazdım ben de. Oldukça nazik bir dönüş aldım, hatta Whatsapp gruplarına davet edildim vs. Ama bahsettiğim 45 dakikada çözülebilecek sorunlar hala çözülmedi. Blog sitesi açmak çok güzel, orada aktif yazılar yazmak daha da güzel ama bir meslek örgütü olunmasına rağmen sistemi blog 101 düzeyinde bile geliştirmemek ne kadar doğru? Aynı durum diğer gruplar için de geçerli. Çoğu oluşumun internet sitesi olmadığı gibi, olanların sitesine girdiğimde de pek bir şey öğrenemiyorum.

    2. Güzel çabalar var ama tekil ve ilkel kalıyor. Çok fazla Instagram hesabı görüyorum, tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyor. Neden tek başımıza kalıyoruz acaba?

    3. Dentalilan’a gelelim. 1 yıl öncesine kadar son derece arkaik bir siteydi. Son zamanlarda biraz güncellendi ve potansiyelinin bir kısmını daha yakaladı sanıyorum. Ama yukarıda da bahsettiğim üzere,Dentalilan bile gördüğüm kadarıyla mevcut odalardan daha fazla etki potansiyeline sahip. Çünkü sektördeki herkesin (hekiminden tercümanına) kullandığı bir platform. İlan sitesini öğrenciler bile bilirken, yıllardır odayı yöneten grupları neden sınırlı bir azınlık ancak bilebiliyor?

    4. Hekimler arası iletişim ağlarının güçlendirilmesi için yapılabilecek şeyler var. Yukarıda diş hekimlerinin yaşadığı bazı sorunlardan bahsettim. Bu sorunların yasal güvence altında çözülmesi zorunlu olsa da yasal güvenceye alınana kadar sistem içi çözümler de üretmek gerekli. Bunun için Dentalilan’a ilanların standardizasyonuyla alakalı bir teklifte bulunmuştum ve kendileri de bunun üzerine çalıştıklarını, sonraki güncellemelerde bunu da yayına alacaklarını ifade ettiler ama oda ve birlik düzeyinde bir şeyler yapmak daha önemli ve etkili olacak gibi geliyor bana. Yapılabilecek şey de belli: Güncel siyasi jargona başvuracak olursam “yerli-ve-milli öz-dentalilan” sitemizi açmak. Ne demek istiyorum? Birlik ya da oda, biliyoruz ki hekimlerin yaşadığı sorunlardan rahatsız. Peki neden bu sorunları üreten kliniklerin olmadığı, ancak belirli standartları karşılayabilen kliniklerin olabildiği bir platform kurmuyoruz? Böylece hastaya ve hekime belirli standartları sağlayamayan iş ilanları önümüze çıkmayacağı gibi, iş arayan hekimler de başvurduğu işten emin olarak başvurabilecek. Bu platform zamanla ya da doğrudan sosyal medyaya da evrilebilir. LinkedIn benzeri bir dental platforma evrilerek diş hekimlerinin bir araya gelip organize olabildiği bir yapı haline bürünebilir. Böylece hak kaybı yaşayan hekimlerin haykırışları Instagram postları / reelsleri arasında kaybolmamış olur. Sistemin inşası ve planlaması ayrı bir yazının ve tabi ki kapsamlı bir araştırmanın konusu.

  2. Bugüne kadarki tecrübelerimden gördüğüm kadarıyla, teknisyenlerle daha iyi anlaşıyorum. Teknisyene yaptığım bir hatayı söyleyebilirken, klinikte beraber çalıştığımız bir başka hekime neden söyleyemiyorum?

    1. Çünkü bazı hekimler ve çalışanlar her an hekimi raporluyor. Bu bizzat patron tarafından isteniyor. Hastayla konuşma şeklinden, kullandığı malzemeye kadar kendisini gözetim altında hissediyor hekim. Panoptikon tasviri var Foucault’un. Fuko’dan mülhem derim ki; modern diş klinikleri de dişçilerin panoptikonudur. Her an  gözetim altında olduklarını hissettikleri, ama kendilerini kimin gözetlediğini de bilmedikleri bu sebepten sürekli tetikte ve herkesi düşman belleyerek bekledikleri, sindikleri bir yerdir. Bir arkadaşım kanallı dişte TheraCal kullandığı için kovulmuştu mesela. Asistan patrona şikayet etmiş, patron da arkadaşı köşeye çekmiş. Ya hu, hastaya bir zararı var mı? Yok. Kliniğe bir zararı var mı? 100 lira? Ancak o kadar. Adamın dalgınlığına gelmiş ve TheraCal kullanmış. Bu kovulma sebebi midir? Geçenlerde asistanım asit diye EDTA Jel vermiş bana, işlem sırasında fark ettim. Kızla sonrasında konuşmadım bile. Gerek yok çünkü, tekrarlanmasın yeterli. Değil mi? Bu panoptik çalışma koşulları zaman içerisinde çalışanın işyerine aidiyet hissini zedeleyerek bilişsel yorgunluğa, iş kalitesinin düşmesine, nihayetinde sürecin doğal ve en tehlikeli sonucu olarak çalışanın işine yabancılaşmasına sebep olmaktadır.

    2. Nedendir bilmiyorum, aslında tahmin ediyorum, hekimler arasında meslektaşını kötüleme eğilimi var. Bu eğilim, bu kötüleme kültürü kırılmadan sektördeki bazı sorunların çözümü de uzak bir ihtimal gibi geliyor bana. Röntgende kötü duran bir kanal tedavisi hakkında doğrudan “böyle kanal mı olur” gibi ifadeler kullanılabiliyor. Bu, hastalarla sıkça yaşadığımız güvensizlik kültürünü de hekim aleyhine besliyor. Bunu duyan hasta hekimlere güvenmez oluyor. Bu da sistemin kangrenlerinden birisidir. Her gün kliniğe “hocam kök mü kaldı” diye gelen birisi oluyor ya da başka bir hekimi şikayet eden birisi oluyor. Çekim sonrası alveolit gelişen hasta, suçlu olarak hekimi tayin edip soluğu başka klinikte alıyor ve röntgende diş kökü arıyor. Soruyorum, sigara içtiniz mi? Evet diyor. Kök değil, nikotin kalmış diyorum. 5 saniye bakışıyoruz sonra…

      Kanal tedavisi kötü bile olsa, her hekimin bileceği üzere acaba neden kötü oldu o tedavi? Belki tıkalı, belki hasta kaynaklı belki sistem kaynaklı sorun var? Belki de hekim beceremedi evet. Ama bir sürü ihtimalden birisi hekim. Denmesi gereken “önceki tedavi sırasında ne ile karşılaşıldı bilmiyorum ama bu dişin bu haliyle semptom geliştirmesi mümkündür, nitekim ağrınız da var.” gibi bir şey iken neden ilk tercih “bok gibi yapılmış bu tedavi” oluyor? Meslek etiğiyle alakalı sorunlarımız var bence.

Yeni yazılardan haberdar olmak için abone olabilirsiniz.

  1. Hekimler arasındaki konuşmalarda genelde ilk sorulan sorulardan birisi patronun hekim mi teknisyen mi yoksa sermayedar mı olduğu oluyor. Oysa bence sistemdeki esas sorun patronun kim olduğu değil hatta kaçak dişçiler bile değil. Ücretli çalışan diş hekimlerinin esas sorunu dişçiler.

    1. Burada sıralayamayacağım pek çok etik ve teorik ihlallerin müsebbibi hekimlerdi. Bütün bunları yapanlar hekimlerdi. Teknisyen klinikleri bir sorun evet, ama ya hekim olmayı becerememiş dişçiler?

    2. Birkaç gün bulunmak zorunda kaldığım bir klinikteyse -bu sürede gördüğüm pek çok etik ihlali mevzu bahis etmiyorum bile- önüme klinikten ayrılmam halinde İstanbul’un yarısında çalışmamı engelleyen bir rekabet sözleşmesi koyulmuştu. İşten çıkmaları engellemek içinmiş ve eğer iyi ayrılırsam sözleşme yürürlüğe koyulmayacakmış. Ve tabi ki bu sözleşmeyi önüme koyan kişi kendisine hekim diyordu.

    3. 2. günümde kovulduğum bir klinik oldu. Çünkü aynı anda 2 kişiyi deniyorlardı. Denedikleri diğer kişi birtakım şahsi sebeplerden çok sıcak bakmıyormuş kliniğe beni de o sebepten denemeye karar vermişler. Sonrasında o kişi işten çıkmaktan vazgeçince beni şutladılar. 3 uzmanın ortak olduğu bir klinikti burası. İşten çıkarılma konuşmamı yapan kişi banko görevlisiydi. Şimdi esas sorun teknisyen klinikleri mi gerçekten? -Tabi şutlanmamın tek sebebi bu değildi. Yaptığım birkaç hata da etkili olmuş olabilir [olabilir diyorum çünkü geri bildirim de alamadım sevgili banko görevlimizden]. Ama ilk “hatasında” çalışanın işine son verildiği başka bir sektör var mı? Hekimler neden sürekli tetikte ve tehdit algılar halde beklemek zorunda kalıyor?-

    4. Gene dentalilan’dan örnek verelim. Yaşanan bir diğer sorun kliniklerin “ortacı” hekim araması. Ne demek istiyorum? Atölyelerde ortacı diye tabir edilen çalışanlar olur. Herhangi bir uzmanlıkları yoktur, tezgahta çalışan ustaların getir götürlerini yapıp nazlarını çekerler. Şanslılar asgari ücret alır. İlan sitesinden gördüğüm kadarıyla pek çok hekim, kliniğine “tedavi” yani kanal, dolgu ve det yapacak hekim yani ortacı aramakta. Zira kendisi diğer “ballı” tedavileri yapıp, 3 kuruşluk diğer işlemlerde üstünden yükü atacak bir amele aramakta. Şimdi bu bir sorun değil midir? Burada sorun hekimler değil de kim? Hekimin, hekime büyük işler vermeden evvel elini görmek istemesi ve usta çırak ilişkisi çerçevesinde kontrollü bir şekilde iş vermesi başka şey kliniğe ortacı aramak başka şey. Eleştirdiğim ve eleştirilmesi gereken tavır ikinci tavır.

    5. Yukarıda bir yerlerde daha sonra gelirim demiştim işletme yönetimi konusuna. Bu başlıkta gelelim o konuya. Daha önce yazdığım yazıda da değinmiştim, biz diş hekimleri fakülte hayatımız boyunca fen ilimlerini öğreniyor ama finans, işletme yönetimi ve psikoloji gibi alanlarda, beşeri ilimlere dair bir birikimimiz olamıyor. Bu bizim suçumuz olmamakla beraber bir kusur bence. Çünkü bizler tıp hekimleri gibi X hastanesi bünyesinde çalışmıyoruz. Muayenehane ya da poliklinik açıp yönetiyoruz ama hekimlikle işletmecilik ayrı şeyler. Kendi yerimizi açana kadar gördüğümüz, çalıştığımız klinikler de bizim gibi hekimlerin yönettiği klinikler oluyor en fazla. İşletmecilik, pazarlama, insan kaynakları alanında kendimizi ne kadar geliştirebiliyoruz ki? 10 tane iş değiştirsek bile formel değil ancak alaydan yetişiyoruz. O da ancak yaşın getirdiği bir olgunluk olursa oluyor. İşletme fakültelerinde 101 derslerinde bile öğrenilebilecek bir bilgi için bazen yıllar harcayabiliyoruz. Oysa bazı şeyleri yeniden keşfetme maliyetini yüklenmemize gerek yok. Bir mühendis örneğin; fakültede aldığı derslere ek olarak çalışma hayatında çok uluslu şirketlerde de, taşra fabrikasında da çalışabiliyor, etrafındaki insanlar da benzer arka plandan geliyor ve yıllar içerisinde bir işletme kültürü ediniyor. Bizse mesleğimiz itibariyle tecrübeyi elde edemiyoruz. Ve bu, eğer işletmecilik yapacaksak, bir sorun. Bunu aşmanın yolunun da eğitim olduğunu düşünüyorum.

      1. Fakülte müfredatına muhakkak işletme yönetimi ve pazarlama derslerinin eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Temel işletme yönetimi ve pazarlama bilgisi bile hekimlerin işletmecilik pratiğinde yapageldiği pek çok hatanın önüne geçecektir.

      2. Gördüğüm kadarıyla sürekli öğrenme kapsamında oda ve birlik bünyesinde klinisyenlik anlamında çok kıymetli hocalarımızdan çok değerli sunumlar, eğitimler almamıza imkan sağlanıyor ama bunlara ek olarak kliniğe yönelik eğitimlerin yanında işletmecilik eğitimleri de verilmeli. Resmi tatillerde tatil yapmanın önemi, hekim jurnalletmenin şirket kültürüne olası etkileri, fiyat kırarak çektiğin hastadan sana hayır gelip gelmeyeceği, aynı anda 2 hekimi deneme sürecine sokup onlara Hunger Games oynatmanın ahlaki durumu gibi konularda ziyadesiyle faideli olacağını düşünüyorum. Takip edebildiğim kadarıyla klinik işletmeciliği hakkında eğitim veren 3 kişi var bizim sektörde: Ahmet Kiğılı, Efe Çelebi, Kübel Özkut. Multidisipliner çalışma anlamında yaptıkları şeyi oldukça kıymetli bulmama rağmen, bizim eğitimleri doğrudan alanın uzmanlarından almamız gerektiğini düşünüyorum. Alanın uzmanlarından alınan eğitimlerin yanında bu gibi hekim kökenli insanların eğitimlerinin de faydası olacaktır ama esas nokta, doğrudan bu alanda derinleşmiş insanlar olmalı bence. Akademisyen olabilir, holding yöneticisi olabilir vs…

Sonuç

Sektöre dair gördüğüm sorunlar ve sorunlara önerdiğim çözümler bu şekilde. Her bir maddeyi detaylandırmak ve üzerine daha dikkatli eğilmek mümkün lakin yazı bu haliyle bile sandığımdan çok daha uzun oldu. Maddeleri detaylandırmayı sonraki yazılara tahvil edelim ve buraya kadar bahsettiklerimizi çok kısaca özetleyip yazıyı sonlandıralım:

  • Serbest çalışan diş hekimlerinin de sorunları var.
    • Düzensiz mesai / haftada 6 gün çalışma → Nöbetçi klinik sistemi şart.
    • İzin alma zorluğu → İşletme ve sürdürülebilirlik eğitimi gerekli.
    • Patron–hekim–hasta ilişkisi sorunlu, hak ediş/hak kaybı yaygın.
  • İletişim ve örgütlenme zayıf
    • Meslek gruplarının web/abonelik/geri bildirim altyapıları yetersiz.
    • Instagram/tweet akışında dağınık kalan girişimler var.
    • Dentalilan bile odalardan daha etkili erişime sahip.
      • Oda/Birlik şemsiyesiyle “standartlı ilan platformu” (yerli-milli öz-Dentalilan) kurulsun.
      • Klinik kabul kriterleri ve ilan standardı olsun; hekime/hastaya güvence sağlasın.
      • Zamanla LinkedIn-benzeri dental ağa evrilsin (organize olma, görünürlük).
      • Bütün bunlar olgunlaştıktan sonra meslek örgütleri bir yerde lonca gibi çalışmaya da başlayabilecektir sanıyorum.
  • Etik sorunlar var.
    • Gözetim/ihbar kültürü (panoptikon) verimsizlik ve korku üretiyor.
    • Meslektaşı kötüleme hastada güvensizlik doğuruyor; etik dışı.
    • Sorun sadece “teknisyen klinikleri” değil; dişçilerin mesleki davranışları da pay sahibi.

  • Eğitim açığı:
    • Fakültede finans/işletme/İK/psikoloji eksik.Oda/Birlik yönetim odaklı eğitimler versin: tatil/izin politikası, jurnallemenin etkisi, fiyat kırma, eşzamanlı deneme süreçlerinin etiği vb.
    • Alan uzmanlarından (akademi/holding yöneticileri) eğitim + hekim kökenli eğitmenlerle destek gerek.

Muhammed Batuhan Şahin
24.10.2025

Yeni yazılardan haberdar olmak için abone olabilirsiniz.


[1] https://benmbs.blog/dis-hekimligi/dunyanin-butun-discileri-birlesin/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir