Savaş Üstüne Savaş ve Eleştiri Üstüne Eleştiri

Yazı tat kaçıran pek çok detay içermektedir ve tatsızlıklar yazının belirli bir bölümünde değil, geneline dağılmış vaziyettedir. Ya burayı terk edin ya da sonuna kadar okuyun.

Neden ve nasıl bu film?

Rotten Tomatoes puanı 90’larda, IMDB puanıysa 8.3 olan başrolünde Leonardo DiCaprio’nun oynadığı Savaş Üstüne Savaş / One Battle After Another filmini boykot ürünü satmayan Üsküdar Nev Çarşı’daki sinemada izledim. Twitter’da ve sağda solda takip ettiğim pek çok kişiden olumlu yorumlar alınca, fragmanına1 da tav olunca neden izlemeyeyim dedim ve here we are.

Film 3 saate varan uzun süresine rağmen insanı sıkmadan kendisini izletmeyi başarmış. Oyunculuklar gayet tatmin edici. Müzikler güzel. Çekim tekniği değişik, belli ki yönetmen bir şeyler denemiş ve bence tutmuş da. Bilhassa karayolundaki o takip sahnesi gerçekten güzel, orijinal. Hissettiriyor kendisini.

Aldanma çocuksu mahsun fragmanlara

Fragmanına tav olduk dedim ama belirtmek isterim ki fragmanı izlediğimde zihnimde canlanan filmle sinemada izlediğim film birbirinden son derece farklıydı. Kendimi kandırılmış gibi hissettim, o derece. Fragmanda çok daha aksiyon ve “olay” varken filmde maalesef fragmandaki yoğunluğu göremedim. Film kötüydü demiyorum ama fragmanla bu kadar uyumsuz olması gerçekten hoş değil. Fragman bence bize dolu dolu bir olay ve hikaye vaat ederken filmde kopuk ve derinliksiz bir anlatı gördük. Bu bahsi derinleştireceğiz ileride.

Filmin anlatısı

Film boyunca Amerika’daki çarpıklığı ve bir o kadar çarpık hayatları görme imkanımız oluyor. Karteller, uyuşturucu ticareti, yasadışılık, dışlanmışlık ve kaçaklık… Hayatın içindeki bu unsurları göze sokmadan filme yedirmişler ve bir bakıma hoş olmuş. Lakin ilerleyen satırlarda bir diğer bakıma neden o kadar da hoş olmadığını anlatacağım.

Aşırı indirgeme yaparak filmi aşağıdaki paragrafla özetleyebiliriz:

French 75 diye bir grup var. Çeşitli motivasyonlarda birtakım terör eylemlerine karışıyorlar. O grupta 2 kişiye biraz daha fazla zoom yapılıyor. Sonra bunların çocuğu oluyor. Örgüt gammazlanıyor. Anne kişisi gaib oluyor, baba kızı büyütüyor. Derken eski asker birden çocuğu olduğunu hatırlayıp bunların peşine düşüyor. Yeni bir grupla insanla temasa geçen baba kişisi türlü maceralardan sonra kızıyla eski hayatlarının güncellenmiş versiyonuna devam ediyor.

Derinliksiz bir anlatının yüzeyel eleştirisi

Filme iyi hoş dedik ama senaryo ve kurgu konusunda eksikleri olduğunu düşünüyorum. Filme olumsuz eleştirilerim buradan gelecek. 1 paragraf önce aşırı indirgeme yaparak anlattığım kısma dönecek olursak, filmin en büyük sorunu bence şu; hiçbir karakteri tam olarak anlamadık, hiçbir grubu tanımadık, kimseyle empati yapamadık. Her şey geçiştirildi. Yönetmen bizi bir olayın ortasına bırakıyor ve mevzuya dahil olmamızı bekliyor. Ancak bu her zaman mümkün olamıyor.

  • 16 yaşındaki bir kız çocuğu bir grup rahibeyle bir araya gelince eline otomatik tüfek alıp şarjör boşaltabildi örneğin. Ve biz izleyiciler olarak şunu çıkarsadık: “demek ki babasıyla 16 yıllık süreçte bir şeyler yapmışlar”
  • Ya da her şeyin başında, karakterleri bu yola çıkaran amil neydi? Grubun organizasyonu nasıldı?
  • Kızın eğitmeniyle grubun ilişkisi ve esas oğlanın irtibatı nereden geliyordu?
  • Rahibelerin olayı neydi?
  • Noel Maceracıları denilen grubun derdi ne Allah aşkına?

Evet film izleyiciye her şeyi vermek zorunda değil ama bu kadar boşluk bırakmak da -bu boşluk her şeyde olduğu için hele- izleyiciye de ister istemez “biz şimdi neyi izliyoruz?” dedirtebiliyor. Yukarıdaki maddelerin hepsine bir cevap verilebilir, evet kabul ediyorum. Lakin itiraz ettiğim nokta şu: yönetmen bizi bir olayın ortasına bırakıyor ve mevzuya dahil olmamızı bekliyor. Ama bu her zaman mümkün olamıyor. Bu durumun birkaç sorunu var.

  • Karakterlerin hikayesini derinleştirmeden onlarca karakter boca edildiğinde izleyici dışarıda kalıyor. Boşlukları izleyicinin doldurması bence böyle bir şey değil.
  • Derinleşmeyen pek çok unsur olduğu için filmin amacına dair soru işaretleri oluşuyor. Bu filmin ne filmi olduğu belli olamıyor.

Film, ne filmi? Bu kısmın izleyenlere güzel yansıtılabildiğini sanmıyorum. Filmden sonra düşündüm. 3 saat boyunca biz ne izledik?

  • Baba – kız ilişkisi mi? => saklı geçmişlerin getirdiği kopuklukla annesiz bir kıza korumacı bir ebeveyn olmaya çalışan ex-devrimci
  • Özgür kadın – aile babası dikotomisi mi? => devrimin ateşinden toplumun beklediği analık görevine adapte olamayış?
  • İdeallerin yenilgisini mi? => devrimcisin, savaş kahramanısın ama son 15 yılını kümesinde ot ve alkolle geçirmiş, robdöşambrın, sırtına yapışmış.
  • Devrim ateşi mi? => hell yeah! Hadi devirelim şu faşistleri
  • Trump eleştirisi mi? => Do not make America great again!
  • Örgütçülük anlatısı mı? => örgütsel bağlılık ve hareket kabiliyetinin birtakım faideleri üzerine…

Sonuç yerine

Bence film ne olduğuna kendisi de karar verememiş. Evet film bilhassa Trump karşıtlarından geçer not alacaktır. Zira arada yapılan dokundurmalar izleyicinin düşüncelerini okşayacaktır ve bu da filme artı puan olarak yansıyacaktır. Lakin dediğim gibi, film ne filmi? Bazı şeyler o kadar eklektik duruyor ki Trump göndermelerinin sahiciliğini sorgulamadan edemiyor insan. Acaba bunlar gerçek bir eleştiri mi yoksa trübinlere oynayıp puan toplama mücadelesi mi?

Bunca sözden sonra film ne filmidir diye kendime sorduğumda “bir grup aktivistin hayatının bir kısmına derinliksiz bir bakış” diyebilirim.

İzlenir mi? Fragmana tav olmasaydım izlemezdim. Ama izlediğim için pişman mıyım? Kesinlikle değilim. Başlıca hayal kırıklığım fragmanla oluşan beklentimin filmde karşılanmamış olması. Fragmanda gördüğüm filmi (de) izlemek isterdim sadece. Bunu demeye çalışıyorum.













Abone olarak yeni yazılardan haberdar olabilirsiniz.

  1. https://www.youtube.com/watch?v=eGEjK3pjhX8 ↩︎

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir